Türkiye'de Bilim Neden Gelişmiyor?
Türkiye'de araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin sürdürülmesinin nedeni eğitim sisteminin bilimin gelişmesi için yeterli olmamasıdır.
Türkiye'de bilimin gelişmesini engelleyen çeşitli faktörler vardır. Mali kaynakların yetersizliği, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yeterince yatırım yapılmaması, bilimsel projelerin desteklenmesindeki bürokratik engeller ve akademik özgürlüklerin kısıtlanması bunlardan bazılarıdır. Ayrıca nitelikli bilim insanlarının yurt dışına göç etmesi, yetenekli araştırmacıların istihdam edilememesi gibi nedenler de gelişmeyi engellemektedir. Eğitim sistemindeki eksiklikler, araştırma altyapısının yetersizliği ve bilimsel verilere erişimdeki zorluklar bilimin gelişimini olumsuz yönde etkileyen diğer faktörler arasındadır. Bu sorunların çözümü için daha fazla kaynak ayrılması, bilimsel çalışmaların desteklenmesi ve akademik özgürlüğün sağlanması önemlidir.
Zihinler genç yaşta ve standartta sıkıcı hale gelir
Soru sormak genellikle çocuklar ve bireyler için istenmeyen bir durumdur. Kendilerini sorgulamaya çalışan çocuklara “bu böyledir” denilerek bilgiden uzak tutulmaktadır. Bu araştırmacı zihinler zamanla donuklaşır. Bu görüşe göre çocukların sorgulama, merak etme ve keşfetme ihtiyaçları doğal bir insan özelliğidir. Ancak bazı toplumlarda veya ailelerde bu durumun önemi yeterince anlaşılmayabilir veya bilgiye karşı güvensizlik duygusu ortaya çıkabilir. Bu durumda soru sormak çoğu zaman hoş karşılanmaz ve "aynen böyle" veya "Neyi bilmediğinizi biz biliyoruz" gibi cevaplar verilerek çocukların soru sorma yeteneği köreltilebilir.
Bu nedenle çocuklar ve yetişkinlerin bilgi geliştirme, problem çözme ve yaratıcılık konularında sınırlı becerileri olabilir. Araştırma ve eleştirel düşünme becerileri ekonomik kalkınmanın, bilimin ve ilerlemenin temelini oluşturan becerilerdir. Çocukların araştırma, merak ve keşfetme ihtiyaçlarının desteklenmesi ve teşvik edilmesi önemlidir. Eğitim sistemi, aile ve toplum olarak sorumluluklarımızın olduğu unutulmamalıdır.
Soru soran çocuklar hoş karşılanmıyor
Meraklı ve sorgulayan bireyler zorba olarak görülüyor. Toplumun alışık olmadığı bu anlayışa sahip çocuklar çoğu zaman dışlanmaktadır. Aslında soru sormak ve araştırmak öğrenme sürecinin önemli parçalarıdır ve çocukların bu becerileri geliştirmeleri teşvik edilmelidir. Soru sormak çocukların düşünme becerilerini geliştirmelerine, yeni bilgiler öğrenmelerine ve kendileri hakkında bilgi edinmelerine yardımcı olur. Ayrıca araştırma çocukların özgüvenini artırabilir, bağımsızlık duygularını güçlendirebilir ve problem çözme becerilerini geliştirebilir. Bu nedenle çocukların soru sormaları, merak ettikleri sorunları keşfetmeleri ve öğrenme sürecinde aktif rol almaları teşvik edilmelidir.
Çocuklar televizyon izleyerek vakit geçiriyor
Her evde bir televizyon vardır ve çocuklar zamanlarının çoğunu bu televizyon karşısında geçirirler. Bu nedenle büyüyen çocuklar "aptal kutunun" sağladığı derinlik ve genişlikte pek ilerleme kaydedemezler. Televizyonun çocukların gelişimine etkisi üzerine birçok çalışma yapılmış olup bazı araştırmalar televizyonun çocukların dil, bilişsel ve sosyal becerilerini olumsuz etkilediğini göstermektedir.
Ancak bu genelleme her evde televizyon olduğu ve çoğu çocuğun televizyon izlediği varsayımına dayanmaktadır. Öncelikle her evde televizyon bulunması ve çocukların televizyon izlemesi çocukların gelişimini etkilemez. Çocukların televizyon izleme alışkanlıkları ve ne kadar zaman harcadıkları ebeveynlerin tutumlarına ve diğer ilgi ve etkinliklerine bağlıdır. Televizyonun içeriği de çocukların gelişimine etkisi açısından önemlidir. Eğitici, eğitici ve bilgilendirici programlar çocukların dil ve bilişsel becerilerini geliştirirken şiddet içeren, cinsiyetçi veya aşırı ticari programlar olumsuz etkiler yaratabilir.
Bu nedenle çocukların televizyon izleme alışkanlıklarını sınırlamak ve televizyon içeriklerini seçmek çocukların gelişimine yardımcı olabilir. Ayrıca spor, okuma, sanat ve el sanatları gibi diğer etkinliklere katılmak da çocukların gelişimine katkıda bulunabilir.
Ebeveynler örnek olacak kadar iyi değiller
Bilimsel ilerleme sağlanamamasının bir diğer nedeni de evde kitap okuyan ebeveyn sayısının çok az olmasıdır. Dolayısıyla bu evlerde büyüyen çocuklar doğal olarak bu güzel alışkanlıktan mahrum kalıyor. Ebeveynler çocuklarına okumayı öğreterek bu alışkanlığı teşvik eder ve onların dil, bilişsel ve sosyal gelişimlerine katkıda bulunurlar. Ancak bilimsel ilerlemenin sağlanamamasının tek bir nedeni yoktur ve evde kitap okuyan ebeveyn sayısının azlığı da bunun sadece bir kısmıdır. Bilimsel ilerlemenin sağlanması birçok faktöre bağlıdır.
Bunlar arasında eğitim sistemine yapılan yatırım, araştırma ve geliştirme faaliyetleri, teknolojik altyapı, bilim ve teknolojiye yönelik kültürel tutumlar gibi faktörler yer alıyor. Üstelik bilim ve teknolojinin gelişmesi, bilim adamlarının ve araştırmacıların buluş ve keşiflerinin uygulanmasıyla mümkündür.
Ancak evde kitap okuma alışkanlığı çocukların okuma becerilerini geliştirmelerine, kelime dağarcıklarını zenginleştirmelerine, hayal güçlerini geliştirmelerine ve düşünme becerilerini artırmalarına yardımcı olabilir. Bu nedenle ebeveynlerin çocuklarına okuma alışkanlığını ve kültürünü öğretmeleri önemlidir. Ancak bilimsel ilerleme için tek bir faktörün yeterli olmadığı, birçok farklı faktörün bir araya geldiği unutulmamalıdır.
Toplum teknolojiyi sadece eğlence için kullanıyor
Dışarı çıkıp çevrelerini gözlemleyen ve öğrenen çocuklar. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte çocuklar telefonlarında veya tabletlerinde izlemek istediklerini izleyerek büyüyorlar. Bu da doğal olarak gözlem ve akıl yürütme yeteneğinden yoksun bir neslin oluşmasına yol açmaktadır. Teknolojinin hızla gelişmesi çocukların hayatında önemli bir yer tutuyor ve çocuklar artık dijital ortamlarda daha fazla vakit geçiriyor. Bu durum çocukların doğal ortamlarındaki gözlemlerini azaltmalarına ve dijital medyaya daha fazla güvenmelerine neden olabilir.
Dolayısıyla gözlem ve muhakeme becerileri çocukların düşünme ve problem çözme becerilerinin gelişiminde çok önemli bir rol oynamaktadır ve bu becerilerin eksikliği gelecekte bilimsel ve teknolojik ilerlemeyi yavaşlatabilir. Ancak bu durumun tek nedeni teknolojinin gelişmesi değil; Eğitim sistemi, ailelerin tutumları, çevresel faktörler gibi pek çok farklı faktör de bu durumda rol oynayabilir.
Okullarda neden deneysel eğitim yok?
İlkokuldan itibaren deneysel ve uygulamalı eğitim alması gereken çocuklara yönelik bu alanda ne yazık ki yeterli çalışma bulunmamaktadır. Çocuklar sürekli teoriye ve ezbere dayalı olarak eğitilmektedir. İlköğretimde deneysel ve uygulamalı eğitime önem vermeyen ya da yeterli olanakları sağlamayan eğitim sistemleri çocukların teorik bilgiden memnun kalmamasına neden olabilmektedir. Bu durum çocukların dersleri kendi öğrenme süreçleriyle ilgisiz bulmalarına ve dolayısıyla öğrenememelerine neden olabilir.
Deneysel ve pratik eğitim, öğrencilere teorik bilgileri uygulama fırsatı vererek öğrenme sürecini daha ilginç ve keyifli hale getirir. Ayrıca deneyerek ve uygulayarak öğrenilen bilgilerin kalıcılığı artar ve öğrencilerin öğrenmeye olan ilgileri artar. Bu nedenle eğitim sisteminin, öğretmenlerin ve ailelerin çocukların ilgi ve yetenekleri doğrultusunda deneysel ve uygulamalı eğitime önem vermesi gerekmektedir. Öğrencilere laboratuvar, atölye ve benzeri olanakların sağlanması onların merak ve keşfetme ihtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı olacaktır.
Kalabalık sınıflar nedeniyle sağlıklı bir eğitim neredeyse imkansızdır
İlkokul sınıflarının kalabalık olması nedeniyle eğitimcilerin çocuğun eğitimine önem verdikleri ancak çocuğu sessiz ve gürültüden uzak tutmaları gerektiği söyleniyor. Genel olarak okullarda sınıfların kalabalık olması, öğretmenlerin öğrencilere ders vermekle ilgilenmediği anlamına gelmemektedir. Öğretmenlerin görevi öğrencilerin öğrenme sürecini desteklemek, anlamalarına yardımcı olmak ve gerektiğinde disipline etmek olmalıdır.
Ancak sınıfların kalabalık olması öğretmenlerin bu görevleri yerine getirmesini zorlaştırsa da bu onların çocukları susturmak ve gürültüyü önlemekle ilgilendikleri anlamına gelmez. Öğretmenler, öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına ve öğrenme stillerine göre farklı öğretim stratejileri kullanarak her öğrenciyi öğrenme sürecine katılmaya teşvik etmeye çalışmalıdır. Okullarda sınıfların kalabalık olması öğretmenlerin çalışmalarını zorlaştırabilmektedir. Ancak bu, öğretmenlerin çocukları eğitmekle ilgilenmediği anlamına gelmez. Öğretmenlerin görevi öğrencilerin öğrenme sürecini desteklemek, anlamalarına yardımcı olmak ve ilerlemelerini izlemek olmalıdır.
Bu İçeriğe Tepkiniz Nedir?